Yok yok! Hergün hayatı sorgulamakla geçmez..Geçmez ki ömür? Yaşadığın nı yudumlayabilmektir önemli olan.Hah! Diyene bak kardeşim.Amma yalancıyım..Sanki hayatı bahtsız bedevi olduğumu düşünen ben değil mişim gibi.Dün gece şunu anladım.Gerçe mütamadiyen anlayıp sürekli şizofrencesine tekrarlıyorum ama uygulama yapınca bembeyaz bir a4 kafayla insan daha iyi anlıyor.Hayatta sevdiğin şeylerle uğraşacaksın arkadaşım.Zevk alacağın şeyi yapacaksın ki huzur bulasın..Dinlenesin..Mesela ben silikon tabancasını, kurdelayı, kutuları ve ısrarla beceremesemde öğrenmeye çalıştığım örgümü elime alınca bir rahatlama ki sorma!
Şimdii bu yazı nereye bağlanacak bilemiyorum.Çünkü şu an ofiste önümde dünyaa iş varken''dur bir kendimle konuşayım, bir nefesleneyim'' halleri ne kadar daha gider onu da hiç bimiyorum.
Biri kalkıp bir şey sorsa''..şey..ben rahatlama yöntemlerimi yazıyordum da kaçırmışım e-mailleri desem?'' ne etkili bir cevap değil mi??Hep derim ya işte mecburiyettir insanı bağlayan diye..zamandan çalan..Ama maleef ki hayatı yaşamaya mecbur kılan.
Sebepsiz huzurun, nevrotik hallerin sebebi vardır çoğu zaman..Mesela şu anda;
* Evimde kızımı okula yolluyor olmak isterdim.Eşofmalar üstümde.
*Salonun perdelerini sonuna kadar açmış, yağmurlu gri bir havayı(ki pek severim) içeri almış, kahvemi yudumlarken elimde olan biir sürü işi yetiştirme telaşında olmak isterdim.
*laptop koltuğun üstünde, bir gözüm onda...TV de açık olsun isterdim..
*Akşamüstü mutfaktan yemek kokuları yaymak isterdim..
Ertesi gün yine kendimi tekrarlamak isterdim:))
Ayy çok mu kadın oluyorum ben yahu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder